Özgün Beste Sorunu
- çekirdekçi
- 12 Nis 2017
- 2 dakikada okunur

Tribünde güzel işlerin yanında en önemli problem özgün olabilme başarısıdır. Takımına olan bağlılığın, grup bilinciyle hareket edebilme, tezahürat çeşitliliği gibi özellikleri bu konu içerisine sokabiliriz. Türkiye’de tribünlerin dolu olması büyük oradan tutulan takımın sportif başarısına bağlıdır. Eğer sportif başarı yoksa maça gelenlerin sayısı azalır ama tamamen bitmez. Çünkü her zaman renklerine bağlı kalmış “kemik taraftar” dediğimiz gurup mevcuttur. Bir Tribünün özgün olabilmesi için, sadece kendisine ait özellikleri bulunmalıdır. Bizler çoğu Anadolu tribünlerinin aksine takımına oldukça bağlı olan, her şartta ve her yerde destek veren, özellikle de son yıllarda yapmış olduğu (koreografi, bayrak ve konfeti) gibi tribün görselliği açısından önemli çalışmalarla kendini ispatlamış ve adından oldukça söz ettiren bir topluluk olduk. Birçok takım bizden gördüklerinin etkisiyle koreografi tarzı işlere girmeye kalkıyor. İlk başta istenilen sonuç elde edilemese de verilen emeklerin neticesinde gurur duyulacak çalışmalar elde edilebiliyor. Ancak bu görsel çeşitliliğimizi ne yazık ki, tezahürat olarak sahalara yansıtamıyoruz. Ya sözler başkalarından alınmış oluyor ya da besteler. 90lı yıllarda başarıyla yaptığımız üçlü organizasyonu bile kayboldu. Son haftalarda bu konuyla ilgili yapılan denemeler umut verici. Eğer deplasmana gittiyseniz ve ev sahibi takımın sustuğu anda üçlüye girerseniz sahada mücadele eden futbolcularınıza “bizim taraftarlarımız da burada, bize sonuna kadar destek veriyorlar” mesajını iletmiş oluyorsunuz.
Özgün olmak dedik ya hani, belki de özgün olmamız gereken en önemli husus beste konusudur. Tribünlerimizde güzel tezahüratlar ortaya koymuş ve koyabilecek potansiyelde birçok insan var. Ancak yaptıkları çalışmalar, ne kadar güzel olursa olsun birkaç kişinin bilmesiyle sınırlı kalıyor maalesef. Bir türlü tribünün geneline yayamıyoruz. Ayrıca öyle tribünde okunacak güzel bir besteyi ortaya koyabilmek için müzisyen olmaya falan da gerek yok. Biraz bu işe yetenekli olup, ilgi duymak yetiyor. Bursaspor tribünlerinin “Odam Kireç Tutmuyor”, Göztepe tribünlerinin “İsyan Marşı”, Adanademirspor tribünlerinin “Bunca Yıl Gözden Uzakta” besteleri bunlara en güzel örnekleri teşkil ediyor. Bizim “Saygı Göster Formana, Atatürklü Armana” bestemiz de gerçekten hem söyleyene hem de dinleyene keyif veren bir beste. Ama bu çeşitliliğin kesinlikle artması gerekiyor. Bu yapılan bestelerin güzelliği dışında da sahaya doğrudan etki etmesi ve seslendiren taraftarları yormaması gerekiyor.
Özgün beste olayını tribünlerde yayabilmek için sosyal medyanın herkese ve her yere ulaşabilme özelliğinden yararlanabiliriz. YouTube ve Facebook üzerinden yapılan besteleri paylaşmak bu konuda yardımcı olabilir. Mesela yeni yapılan bir bestenin “bu hafta maçta okumaya çalışacağız” isimli bir çalışmayla yayılması, tribün tarafından özümsenmesi sağlanabilir. Bu konuda hepimize büyük işler düşüyor. Kişisel düşüncelerimizi ve isteklerimizi bir kenara bırakıp, bu işe girersek önemli gelişmeler sağlayabiliriz. Büyük Samsunspor Taraftarı en zor denilen şeyleri başarabilmiş, takımının ne zaman ihtiyacı olsa, takımına en üstün şekilde destek olmuş bir tribün kültürüne sahiptir. Beste konusunda da Türkiye’nin en önemlilerinden birisi olmak yine bu taraftarın inancıyla olacaktır. Biz bunu da başarırız..
Hani o kırmızıyla, beyaz çubuklu forman?
Hani o şaha kalkmış, ulu önderli arman?
Saygı göster formana, Atatürklü armana,
Şerefin için oyna, Saldır Samsun hiç durma !..










Yorumlar